2 Aralık 2012 Pazar

Yığıntı...

Ve gülümsedi tüm ilahlar zaafını gördükleri ruhun can kırıklarına...zar attılar araf'tan kopardıkları pejmürde ruh kalıntılarına...düşlerine uzandılar, kanattılar gülümseyen melekleri...gözyaşlarını sildiler dua eşliğinde usulca...aldılar elinden düşlerinde sığındığı meleği...uzak dur dediler...

10 Kasım 2012 Cumartesi

Akış...

Yaşam her an'ı özlemek için akıp gider gözlerimizin önünden...Gelecek sadece düştür; An geçici...Bize kalan akıp giden zamana teslim ettiğimiz his birikintilerini anımsamak ve yaşamı bununla varedip yargılamak...Gelecekten çok fazla birşey beklemeyin anımsadıklarınız sizi mutlu eder veya üzer...evrenin tasarımı kurgusu bu...

28 Ekim 2012 Pazar

Ego...

Kalpler vardır olduğu gibi yansıtır, Kalpler vardır sustuğuyla anlatır olanı biteni, Kalpler vardır olanı olduğundan çok çok farklı yansıtır...çıkarımlar,kurgular yeniden yapılandırmalar, iç çekişmeler, hata nerde diye defalarca sorgulamalar...Sonuçsuz kalan girişimler...Kaçınılmaza doğru yapılan başarısız girişimler...Tüm bu çelişkiyi yaratan egodur...Ne mutlu eder, nede mutsuz...İnsanın kanını emdiği, her an biraz daha üşüdüğü temel neden...Sizi mutlu eden egonuzun tatmin olmasıdır...Mutsuz eden doyuma ulaşamaması yarım kalmasıdır...Mutluluğun ve mutsuzluğun temelde neye dayandığı apaçık ortada.Acaba tanrının da bir egosu varmıdır...ruhlarımız için şeytanla bahse girdikleri kesin...Acaba tanrı mutlu mu yada mutsuz...Siz ne dersiniz...

15 Ekim 2012 Pazartesi

Anımsa...

     Tanrının herkes için bir planı var...Lanetolsun vakti zamanında dört duvar içinde volta atarken aynı müzik tınısında soluduğum havaya şunu diyebildim; öyle bir an gelecek ki bu melodi kulağını tırmaladığında bu atmosferi an be an yaşayacaksın ve müthiş bir özlem duyacaksın...ve o an gelip çatıyor...ilerde bizi neyin sıkıştırıp neyin rahatlacağını kestirebilme yetisine sahipsek kaderimizi yazanlardan belkide kader kavramını devre dışı bırakanlardanız...Peki bu an'ı yaşatan melodi neydi? Karda yürümeyi özledim...

6 Ekim 2012 Cumartesi

Germe!!!

     Gülümsedi zebaniler melek edasında tebessümlerine mahkum parçalanmış kimliklerin pejmürde tenlerine...Şefkatle beslediler ten kırıklarının kaygansı batık serpintilerini...yıllanmış şarapla yinelediler karanlığa yansıyan kadeh çarpıntılarını...yanılgılarla düşlediler düşlerinden düşerken karanlığın gölgesindeki zaferi...neden karanlık...aydınlık sandığın tüm düşler satılmış, sahtekarlıklar üzerine varolmuş düşler değil mi! Bedeli belli değil mi düşlerinin!!!

25 Eylül 2012 Salı

Kayıp KaranLık...

    Ve düş...Ve yine beraberiz Karanlığım, sızım, herşeyim...Cennetim; cehennemim...Çığlığımı sonsuzluğunda barındıran düş...puslu aynada görünen suretin dramatik yanı görünen kısmı değil puslu kalan kısmıdır, karanlığıdır...görünen aldatandır aldanılandır yanılgıdır; ya karalık!!!Sınırlar, setler, tüm engeller kalkar...yoktur sonu sonsuzluğu...sana ait bir sahne yok, senaryosu yazılmış bir oyun yok, barınamaz...Düşler; ve yaşarsın...ağlayınca üzebileceğin, gülümseyince neşelendirebileceğin bir evren yok...Tenine gülümsemesine kokusuna aşık olabileceğin bir sevgili yok!!!Tapınası sevgi besleyebileceğin, bu enerjiyi varedebileceğin bir evren yok!!!Kaybeder hepsini karanlık...sus der sana sadece sus...Suskuda kaybol der...tüm varlığını karanlığa bağışla der...Kaybol karanlıkta...kaybol ölümde, kaybol benliğinde...

16 Eylül 2012 Pazar

Yalınayak...

Karanlık düşler...kalabalığı terkeder gecenin karanlığına karışırsın...ilahi yakarışlara eşliğinde göz yaşını damlatırsın...melekler çevreler etrafını tanrı seni dinler, göz yaşı döker seninle...çıldırasıya çığlıklar atar senin için...ve durulur gece tatlı bir tebessümle dökülür gözyaşların bir kadeh şarap eşliğinde...takunyalarını eline alır gündüzün ruhlarından yoksun asfaltta yalın ayak geceye karışırsın, tüm evrene meydan okurcasına karanlık düşlerde kaybolmak adına yürürsün...

4 Eylül 2012 Salı

Susku...

     Bazen değil her zaman her an susmak lazım...içgüdülerle,bilinçaltıyla,çıkarlarla, korunma güdüsüyle harmanlanıp tasarıya dönüşen ve tümcelere aktarılan yargıların hangi boyutu gerçeği yansıtabilir ki!geri tepkimelerin tutarsızlığı bundandır...bundandır düşlerin gerçeklerden uzaklaşması...bundandır içsel kasılım ve bundandır iyi kötü çatışması, doğru yanlış yanılgısı sevgi nefret kaosu!!!

30 Ağustos 2012 Perşembe

Yaşam Kesikleri...

     Tanrının 'düş'üydü evren...çocuğun gülümsemesiydi....yedi cücelerin pamuk prensesi...karanlığın aydınlıktan kaçışı...hücredeki mahkumun zindan avlusu...şeytanın tanrısı kibri....zamanın akrep yelkovan takıntısı...düşleri kabuslarla çatışan ergenin kalp çarpıntılarıydı evren...sevgilinin nefes alışlarıydı...tendeki huzurdu...tanrıydı tamamı...tanrıya ulaşmaktı...tanrı tadındaydı...tanrı heryerdedir...tanrı ızdıraptadır tanrı mutluluktadır...tanrı hazzın doruğundadır...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Yokluğa Yolculuk...

Tanrının herkes için bir planı var...kader...Seçenekler seçimler ve belirleyen anlık hisler, yansımalar, atmosferin ışığın anlık tepkimeleri...Kaderi etkileyen tüm renkler; renklerden arınmış karanlık...Yanılgılardan arınmış karanlık...yaratılış kadar net...Terketmek lazım; evrende ki konumda sabit, düşlerde seyyah olmak...su gibi özgür rüzgar kadar rotasız, yokluğa yolculuk...tanrı yağmurdadır...tanrı gözyaşındadır....

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Düş kalıntısı...

   Çığlıksı düşler...Evrene yansıyan çığlık çığlığa düşler...tanrının terkettiği benlikler ve terkettirdiği benlikler...ödül olarak bahşedilen ve ceza olarak geri alınan huzur dolu suretler...gülümsediği düşlerde eli cebinde küçük haşarı çocuğu kaybeden; sokak kenarında elindeki şarabın yansımasında kirli yüzünü tanıyamayan benlikler...güz güneşinde sarı yaprakları uçuşturan tene küçük küçük kesikler atan cehennem ateşinden yellenmiş rüzgar solukları...sessiz çığlıkların rengarenk gök kuşağından geçip sonsuzlukta savrulan teatral gösterisi...kayıp evrende; kayıp hislerle; kayıp benlikler...tanrı gözyaşındadır...

13 Haziran 2012 Çarşamba

Dölsüz Karanlık...

    İnsansı davranışların ardındaki çocuksu mahsum iblisleri barındıran; lanetlenmiş şeytanın lanetlediği düzmece sahte piçler...evrene yansıyan sahte kimliklerden haz alan; bir kadeh şarapla bedenini pazarlayan aşağılık varlıklar...zekanız aklınız düşünceleriniz düşleriniz bundan ibaret...Hepsinin karşılığı bir kadeh şarap...Bulunduğunuz karanlık bundan ibaret...Karanlığıma karışmanız sizin için aydınlığa erişmektir...Karanlığımın reddettikleri; sizin için çok geç...

31 Mayıs 2012 Perşembe

Avuç içi dokunuşları...

Avuç içi dokunuşları...Karma anlamsız düşler...Günü kurtardığını sanan yalın tebessümler..Heyecan veren dokunuşları, kokuları, tatları barındırıp apansız kabusa dönüşen düşler...Uyanmak istemediğimiz düşler!!! Bilinçaltı yansımaları...Terk edemediklerimiz; kurtulamadıklarımız...Gerçek olan hangisi...Uyanık olan zihin...uyuyor sandığımız zihin...ya tekere çomak sokan kaderin oyundaki rolü...ya tanrının...veya şetanın...arada kalan tecavüze uğrayan ruh birikintileri...düşlerde seviştiren tanrı...uyandırıp tiksindiren şeytan...ve tüm olguyu yaşatan kader...Karanlık tüm pisliği perdeler...Karanlığa karışın...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

ömür...

   evren her yok oluşunda bizden de bir parça alır götürür...zamanla okadar çok dağılırız ki yıllarca varolan benlik silinmeye başlar...ben buna insanın gün gördükçe çakallaşması diyorum...düşünüyorum da eskiden nekadar az söylerdik şu kelimeyi "bu ben değilim" şimdi nerdeyse gün aşırı söyler olduk...yaşam dem tutmaz oldu...sevgi, aşk, özlem, buhran hat safhada laşkalaştı...bu denli sahtekar hisleri barındıran ilişkilerden bağımsız; net gelen adama neden kahpelik eder insan...doğasında vardır...netlik yaşam mücadelesinde onu geriye götürecektir...netlik aslında hiç varolmayan, sunduğu sahte kişiliğini açığa çıkaracaktır...gerçek kimliğinden utanan ezik karakterlerin işidir...kalan yaşamımız boyunca mesela on yıl onbeş yıl belkide iki yıl boyunca birbirimizi birdaha göremeyeceğimizi birbirimizden haberdar olamayacağımızı paylaşımda bulunamayacağımızı ve sonsuzluğa bu şekilde teslim olacağınızı düşündüğünüzde yinede kahpelik edermisiniz o net adama...ölüme an kala birdaha görebilseydim konuşabilseydim dermisiniz...şarkının sözleri çok güzel..."kırıldın mı; ölmekten daha beteri varmış..." kalın sağlıcakla...

6 Mayıs 2012 Pazar

bzkmz...

   Duyguların hükmettiği düşünceler...düşüncelerin parçalarcasına çiğnediği hisler...evrene yansıyan biz, bize yansıyan biz, topluma yansıyan biz, insana yansıyan biz...karmakarışık bir biz varız...sürekli tanımladığımız, kalıplar varettiğimiz, içten içe hergece yıktığımız ve sabahında tekrar sıvadığımız kalıplarımız...savunularımızı kabullerimizi an be an değiştiren biz...lanetin hangi konumundayız; huzurun hangi konumundayız...tanrıyla uyuyup şeytanla uyanan, meleklerle şarap içip zebanilerle hayır işleyen, dün fahişe ilan ettiklerimizi bugün özleyen,yirmi yıldır dost dediklerimizi şerefsiz diye ipe çeken, tanrıyı şarapla uyutup şeytanla raks eden biz...
   Etik ahlaki değerlere sahip biz; etik olmayan ahlak dışı olanı keşfeden de biz...dişiyi fahişe yapan,tanrıya kudretini haykıran, şeytanı lanetsi kılan, evrene tapıp; tanrıya şükreden, şeytanı taşlayıp gecesinde yasak aşk yaşayan...ihanete baş kaldırıp; ihanete sürükleyen...biz...bz...b.z...kim...kimm...iz...zi...iz...biz...kim...iz...

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Kılıç YansımaLarı...

    Kılıç yansımaları...sigara dumanından sızlayan, buğulanmış gözler...evrene emanet edilen nikotin yüklü soluklar...kahramansız kalmış masalların ağlayan sözcükleri...zaman kavramının yokluğu ve insansı yok oluş...açığa alınmış, rozetsiz kalmış esrik melekler...saltanatından sıkılmış tanrı; mücadelesinden yorulmuş şeytan...her şeyden vazgeçen ben; sahip olduklarına sarılan siz...kılıçlarınızı kınına koyun dinlenip bir kahve içelim...biraz düşünelim, belki düş görürüz...

19 Nisan 2012 Perşembe

Huzur...

   Acaba diyorum bilinçsiz, kaygısız, saf, neşeli çocukluk günlerinden büyümüşlük yıllarına neşesini, mutluluğun güzelliğini daha güzel daha neşeli daha mutlu yaşayan birileri var mıdır...Eskiden büyümek isterdik ya arabamız olsun derdik paramız olsun derdik hatta bu büyük ve parası olan insanlar "ne salak adamlar ya alsanıza cebinizdeki parayla çikolata, gazoz, şekerleme derdik" biraz büyüdük ve cebinde parası olan büyük ve arabası olan insanlara "Ya bu insanlar neden arabalarıyla keyfi gezip dolaşmıyorlar deli mi bunlar sadece iş ev yapıyorlar dedik"sonra biraz daha büyüdük olgunlaştık ergenlik hormonlarımız coştu da coştu "Ya bu büyük evli insanlar sabah akşam arkadaşlarını eve davet ediyorlar veya davete gidiyorlar ne güzel evlisiniz işte doya doya sevişsenize dedik" ve daha birçok deli yakıştırmalarımız...Büyüdük olgunlaştık ve her şey den uzaklaştık...Sadece çocuk olup birinin kollarına göğsüne sığınıp sevilmeye ağlamaya şımarmaya hasret kaldık...Ama artık çok geç zaman mutluluktan mutsuzluğa akan bir ırmak gibi ve kollarımız da akıntıya karşı kürek çekecek güç yok...Evrende bir ömür sahip olunacak tüm olguları koynuna sığındığım şımardığım şevkatin de huzur bulduğum bir dakikaya değişebilir miyim...İyiki varsın...

14 Nisan 2012 Cumartesi

Çocuksu PiçLer...

   Bazen bazı şeyleri yapmak zorunda bırakılırız...Kimi zaman farkında oluruz kimi zaman farkına dahi varmayız sadece yaparız...Çok sonra farkına varırız, bu saçmalığı yaparken nasıl bir psikolojideydim diye...Akıllı, zeki, düşünen varlık ilan ettiklerimizin basitliklerini keşfederiz...Sırf huzur uğruna sustuklarımızı konuşmaya başlarız; konuştukça ne safsatalar ne basitlikler çıkar ortaya...Zaman her şeyin ilacı derler...Zaman anlamlandıramadığımız yada anlamından kaçtığımız yada kulağımıza çalınan doğru yanlış her ne varsa sadece suskunluğu dinlemek adına düşünmekten kaçındığımız gerçekleri düşünme evresine vesiledir...Yaşamımın tüm anları anlamlı kılınmıştır...Öyle bir zaman dilimi var ki kayıp zamandır benim için...Basitliklerle safsatalarla düşüncesizce hiç yere harcanmış zamandır...Dünü reddedip bilememişim yanılmışım demek bir erdem ise bir üstünlük ise gurur duyulacak bir durum ise bende bilememişim...Basitlikleri sahtekarlıkları ezik karakterlerin çırpınışlarını, rezilliklerini, görememişim...Tüküreyim sizin saçmalıklarınıza be üç yaşında çocuktan zerre kadar farkınız yok...Nasıl bu kadar tespit edilebilir basitleşebiliyorsunuz...Yeni nesil çocuklar dahi sizden sağlam rol kesiyor...Bu neye benziyor biliyormusunuz ? Hırsızlık yapan bir adamı yakalarsınız sen çaldın dersiniz hayır ben çalmadım der yalanlar kanıtınızın olmadığını düşünür defalarca yalanlar ve siz kamera kayıtlarını açarsınız...Herşey ortadadır artık yalanlayacak birşey yoktur...Çocuk karakterli insanlar kayıtları izlemesine rağmen hala yalanlarlar ya...off of...Evrendeki evremde ölüm de dahil benden uzak olmasını istediğim ve uzak durması gereken insanlar vardır...Sınırlı sayıdadır bunlar...Sorsanız kendilerini bilirler...Bilmeyenlerde bilsinler...öğrensinler...öğretirim!!!

22 Mart 2012 Perşembe

Uyku...

    Bir meydan muharebesinin kalıntıları...Akbabaların başında pervane olduğu yanılgılar...Yorgun bedenler, yorulmanın anlamını unutan bedenler...Kusmuklarında yaşamak uğruna yedi cücelerini terk eden pamuk prensesler...Karanlığın sonsuzluğunda cebinde el feneri barındıran; iblisin tanrı ilan ettiği ucubeler...Donunu sıyırmadan sidik yarışına giren, kendi çadırında çalıp oynayan çengiler...Sömürgemde kendini kral ilan edenler...Yanılgılarını çarmıha germekten; nasırlaşmış avuçlarını aralayıp ibadet eden mesihler...Dudaklarımdan çıkacak iki kelimeyle peşkeş çektiği ruhunu tatmin eden dipsizler...İşte ödülünüz..."Siz kazandınız"orgazmın doruklarına ulaşabilir...Varlığınızı olabildiğince tatmin edebilirsiniz...Bu son yazım en az 6 ay kırdım kalemimi...Çok kirlendi!!! Eywallah...

15 Mart 2012 Perşembe

Günce Yorgunluk...

   Kandırırlar adamı...Kandırırlar ve kanarsın...Daha iyisi derler, değmez derler, daha neler göreceksin derler...Yalandır biraderim ne varsa yaşamaya bak, sana sundukları gelecek gerçek değil ne zaman eriştin söylenenlere şimdide erişeceksin...Kandırırlar vazgeç derler unut derler boşver derler kanarsın belkide inanırsın ama bilirsin öyle olmadığını ve olmayacaklarıda bilirsin...Gün yorgun...Bahsettiğim bayanla kahve falından anlarmısın demesi üzerine girdiğimiz muhabbet zihnimin pasını attı biraz ve bir türlü bitti diyemedik hiçbir mevzuya resmen çatışıyoruz ama tatlı çatışma denebilir buna...Kahve falına cevabım mı ? "Fincana bakarak sana birşeyler aktaramam fakat gözlerine bakarak çok şeyden bahsedebilirim falına bakabilirim duymak istediklerini söyleyebilirim" oldu...Zihnimde konuştuklarımın bir kısmını sunabildim...Güzel olan kısmı ise daha ikinci muhabbette beni tanımlamaya başladı sen hayatı çok felsefik açıdan yorumluyorsun dedi biraz dinlen rahatla dedi mutsuzsun dedi :) ya daha neler neler...Şaşırdım gerçekten de dışardan öylemi görünüyorum acaba...Felsefik kısmını atalım ki onada söyledim alakam yoktur bilmem bilmekte istemem düşüncelerimi etkilemesinden korkarım...Dinlen rahatla kısımına takıldım kaygı kasıntısından ölmek üzere olan insanların içinde ben rahat değilmiş gibimi görünüyorum...Bu bir aldatmacadır dostlarım bocalama sürecini kişiye iyi görünmüyorsun sıkıntıların var der ve sorunlu modunda yaklaşırsınız çünkü sizi sıkıştırmıştır ;) neyse ya gün böyle ve müzik kulağımda git gel işte...Bu şarkılarda...

10 Mart 2012 Cumartesi

Yaşam Şifresi...

    Bazı şeyleri anlamanızı beklemiyorum...Aslına bakarsanız anlamanızda gerekmiyor...Sürekli farklı kimliklere bürünmekten kimliğini unutmuş birine kim olduğunu anlatamazsınız...Asıl dramatik olan kim olduğunu bildiği halde büründüğü kimliklerden gerçek kimliğine bakıp iyi rol kesiyorsun aferin demesidir...Yaşam şifreler vasıtasıyla varlığını sürdürmektedir...Kronolojik sırayı takip etmeniz şifreleri çözmeniz için bir yöntem gibi görünsede köprüleri birleştirmediğiniz sürece şifreleri çözemeniz pekte kolay değildir...Zihninizdeki düşman bunu engellemek için önünüze binlerce film karesi serecektir...Görüntü evrenindeki yanılsamaların ötesinde hisleriniz hatta düşlerinizde dahi yanılsamalar varederek ateşi sönmeyen bir kaos yaratacaktır...Bu aşamada elde kalan tek silah mantıktır...Zihninizi bir sinema salonu gibi düşünün ve içinde sizden bağımsız bir makinist...Filmi algılayan sizsiniz ama oynatan ve yönetmen siz değilsiniz...Gerçek olduğuna inandığım şifrelerin birer birer çözümlendiği ve son kapının açıldığı atmosferin dışında her gece saatlerce konuştuğum yerde belki bir gün konuşabiliriz...Kahveleri ben yaparım...Muhabbetle tükenen şarabın ardından...
"Tüm şifreler çözümlendi, uzun zaman ve uğraş alsada tüm sorular cevap buldu...Emeği geçenlere teşekkürler..."
Tanrı yağmurdadır...

9 Mart 2012 Cuma

Günce Hayal Kırıklığı...

    Bir kaç gündür sunumda bulunuyorum insanlara...Saatlerce konuşuyorum ve o an tek istediğim konuşmalarımı dinleyebilmek...Nolur birileri kayıt etse de oturup dinleyebilsem diyorum...Olabildiğince somutlaştırıyorum düşleri,verdiğim örnekler iştah açıcı...Bu kadar yoğun konuştuğum zamanlarda bir çok şey çıkardı dilimden aklımda kalanların eksiltilmişi olarak...Şimdi çıkacak her kelimeden korkuyorum her sözü özenle seçmeye çalışıyorum...Olabilecek en kötü şey olmuşken, Olabilecek en kötü eylem ile yargı ile tekrar yüzleşmek istemiyorum...Aslına bakarsanız bu çokta önemli değil önemsediğim bir durum değil fakat sırtımda yarası taze olan hançer bir daha yüzünü gösterdi...Nedendir bilmem zihinsel acı hiç farkında olmasam da belli etmemek için sırıtsam dahi biyolojik yapıma da yansıyor...Yakın olan veya yeni gören tanıyan biri dahi fark edebiliyor bunu...Gün erken bitti dönüş yolunda bir rüzgar bir melodi takıldı tenime...Hava soğuk olmasına rağmen inip yürüdüm rüzgara karşı; hiç yürümediğim yürüyenleri izlediğim yerde...Kesik kesik esen rüzgar  zaman zaman tüm şiddetiyle geçmek istedi içimdem...Adımlarımı ağırlaştırdı kaşlarımı çatıp üstüne üstüne gitmek isterken küçük küçük kesikler atarcasına alnıma dokunuşları direnme diyişleri...Zaman zaman yön değiştirip aldatmak istedi, sağımdan gelerek dengemi kaybettirmeye çalıştı...Onun benimle dansı benim onunla mücadelem en sevdiğim ve heyecanla dinlediğim hikayeler kadar tatlıdır...Gün ortasında gök kararmaya meyilliyken güneş zaman zaman yüzünü gösterdi rüzgara eşlik etti bu melodide...Bütün bu yazının sonucu nereye varacak sorusu uyandıysa zihniniz de sadece "hayal kırıklığı"...Her zarar vermek isteyen biraz daha güç kattığını anladığı zaman belki sendeleyebilirim...
Güne eşlik eden melodi "Candan Erçetin - Ben Kimim"


6 Mart 2012 Salı

Sen...

   Şu parça her çaldığında bir yerlere gidiyorum...Kimi zaman yağmurlu bir günde otomobilin arka koltuğunda cama vuran yağmur tanelerini izliyorum...Kimi zaman göl kenarında göle beş on metre mesafedeki evin ahşap terasında yağmur tanelerine özenen gözyaşlarımı düşlerim...Yeşilin göl üstündeki karanlık yansıması, rüzgarın tenimdem süzülmesi, mutluluk çığlıklarım...Hiç bir düşte "Sen"le beni varedemem..."Sen" çok özeldir benim için "Sen" herşeydir..."Sen" düşlerimi emanet ettiğim, içimde yaşayan yaşamda varolma nedenimdir..."Sen" Düşlerde olandır ve yerini alabilecek bir varlık...Üzgünüm yok..."Sen" geceleri uykumu bölen saatlerce muhabbet ettiğim, sabah uyanır uyanmaz bana gülümseyendir...Buradaki tüm yazınsallar onun içindir, tüm düşler onun içindir, tüm kavgalar tüm ağlamalar tüm sitemler tüm sevmeler tüm sevişmeler...Onu burada somutlaştırabiliyorum...Onu burada size sunabiliyorum...Her an her soluk alışımda onunlayım...Zamanı anlamlandıran tek varlık, beni anlayan bana anlatan tek varlık..."Sen" herkestir ve "Hiç" birşeydir...Sen olabilirsiniz onun dilinden konuşabilirsiniz bu beni mutlu eder ben onunla konuşurum sizinle konuşurken fakat onun yerine geçmeye çalışmanız!!!Günlerdir benimle konuşmuyordu çok fazla ihmal ettim onu, bu şarkıda yanıma sokuldu bu şarkıda nefesini hissedebildim...His'siz Hiç bu şarkıda onunla muhabbetmiz oldu...O bir birey, bir mekan, bir suret değil geçmişten gelen bir anı değil yaşanmışlıklar değil...Yanılgıya düşmenizi istemem...Buna meyil verdiğim için özür dilerim...Artık "Sen" i biliyorsunuz...
Şizofrenik bir durum gibi görünebilir...Öyle olmasını umarım...

4 Mart 2012 Pazar

Haddini BİL!!!

    Lanetolsun yaklaşık 1500 kelime yazıp silmek ne demektir bilirmisin ? Bir seyler yanlış anlaşıldı sanırım burada varolanların tamamı bana aittir  ve bir iç tepidir...Sakın ola sizin savunularınızla karıştırmayın bunları ve bunların bir öğreti olduğunu düşünmeyin... Defalarca yazdım bunu kıç yırttım resmen anlamanız için fakat anlamamakta ısrar ediyorsunuz...Bana başkalarından aldığınız öğretilerle sakın gelmeyin burada yazılanların hiç biri öğreti değildir ve bir öğreti asla olmayacaktır...Öğretilerle varoldmuğun düzende sistemde bir mesihe kulluk ederken söylemlerinle bunların bağdaştığınımı savunuyorsun!!!Seni sürekli huzursuz eden birşeyler vardı bilirsin...Onu açıklayayım sana sen benli düzende kaynağını kaybettiğini düşünürsün neden mi kopyalama yapacağın kaynaklarla sınırlar girer arana üretken değilsin sadece alır ve sunarsın aracı kuryeden ibaretsin yani...Buradaki düşünsel öğelerin hiç biri bir mesih bir öğretici bir üstad bir lidere bağlı değildir...Bir mesih bir üstad bir lider vasfında bir sunum var ise bunların tamamı BEN'imdir...Sakın ola böyle bir yanılgıya bir daha düşme senin uşaklık ettiklerine ben düş krallığında vize vermem!!!Haddini Bil!!!

His'siz Hiç

   Beklentili zamanda kaybolan hisler...Bir sahil kenarında dalgalara teslim edilen, yağmurlu bir günde seyahat edilen arabanın camına bir buğu olarak emanet edilen, parmak ucu dokunuşlarıyla anlamlandırdığımız hisler...Gri sokak kaldırımlarında renkli düşleri terkeden soluk ifadeler...Tarısını kaybetmiş meleklerin, elindeki şarap şişesini parçalayan çığlıkları...Gözyaşlarının eskittiği sokak kaldırımları...Yağmur altında yürümeyi, rüzgarın tenimden geçmesini özledim...        04:03:2012

1 Mart 2012 Perşembe

Günce Çelişki...

   Bu gün gelişen bir olaydan ötürü günlük birşeyler yazma isteği uyandı bu günleri anımsamam gerekeceğini düşünüyorum...Uzun süredir bakışmalar küçük tebessümler ve sanki olası birliktelik potansiyellerinden sakınırken sakındığım ve gayet normal diyebileceğim bir bayan beni şaşırtarak farklı bir tonda muhabbete giriş yaptı...Bu beni gerçekten şaşırttı, dış görünüm ve öncesinde yaptığımız muhabbetlere bakınca bunu düşünmem çok normal...Garip olan şu ki ben bu muhabbeti sanılanın çok ötesine taşımam gerekirken sadece dinlemek ve onaylamakla kaldım ve sadece sorguladım o bana birşeyler anlatırken ben sorguladım bir kaç defa işte şimdi desemde bir türlü zihnine erişecek konum ve durumu varedemedim...Muhabbetin geçtiği ortam şartları henüz yeterince tanımamış olmam ve daha fazla analiz yapıp nasıl nereden yaklaşmam gerektiğini kestirebilmem için dinleyici rolünde kalmak zorunda kaldım...Gözlemlediğim şu ki özgürlükçü ve toplumsal olguları reddeden fakat kendi içinde sınırlar çizen bir karakter...Sınırlarına olan inancı çok güçlü bu sınırları ortadan kaldırmak ve ötesindeki sonsuzluğu gösterebilmek çok zor olacak benim için...Gün içinde bir arkadaşım beni ziyaret etti ve muhabbetten önce bayanı tesadüfen bilmeksizin gördü ve ne güzel bir bayan dedi ve gün biterken bu durumlar gerçekleşti...Garip bir gündü gelişmeler bir birini takip etti ve aylardır engel olmaya çalıştığım durum onun girişimiyle gerçekleşti ve bir anda içinde buldum kendimi...Bilemiyorum; derinlere inersem neler olacağını kestiremiyorum tek bildiğim sınırları çok güçlü ve ötesine geçebilmek biraz uğraş isteyecek aslında istediğim de bu kim olursa olsun bu fakat uygun zaman  olup olmadığını kestiremiyorum...uzaklaştırmalımı ? yoksa bu garip olayların birleştiği bu anı yaşamalımı...Kaderin getirisini ve işaretlerini çözümleyemeyecek kadar kapanmak istiyorum içime...Getirisi ne olursa olsun reddetmek hatta kaderin getirilerini uzak tutmak işleyişine karışmamak için gün ışığına dahi çıkmak istemiyorum...Son durak filminde ölümün oyununu bozmak için bireylerin kendini dış etkenlerden tamamen soyutlaması gibi...Çok heyecanlı gözleri ışıldıyor birşeyler aktarabildiği, birşeyleri onaylatabildiği için...Sözleştik muhabbeti daha derine indirmek adına...Bir de şu var yıllarca uğruna mücadele verdiğim ve netlik dediğim, sıfır noktası dediğim yani kişinin anadan doğma çıplak olması, tabiki bu görünen çıplaklıkla sınırlı değil bedenen ve ruhen tüm halini yansıtacak kadar net olması...Fakat bir türlü anlatamadığım ve maskelere bürünenlerin arasında kaybolan bu netliği taşıyor,buda beni ikilemde bırakıyor öyle insanların varlığını unutmuştum ben...Maske teorisini altüst edebilecek bir potansiyel; derinlere inince varolup olmadığını göreceğiz...

25 Şubat 2012 Cumartesi

Kader...

   "Hayatta yaşamak zorunda olduğumuz şeyler vardır ve bunları önceden bilemeyiz.Rastlantıda olsa, bizim seçimimizle de çıksa yapabileceğimiz bir şey yoktur." Benjamin button filminden kader sahnesinde ki bu sözler ve sahneler bir bir canlanıverdi bu gün...Bir araç satışı için renault bayiine gittik giderken volkswagenin önünden geçeceğimiz anda arkadaşım oradaki ortak arkadaşımızı ziyaret edelim mi dedi bende dönüşte ederiz dedim ve sonra karar değiştirdik ziyaret ettik.Ziyareti kısa tutup dönüşte tekrar uğrarız diyerek ayrıldık fakat ayrılırken başka bir arkadaşımız bizi farketti ve onunlada sohbette bulunduk.Renault bayiinde aracı alacak kişiyi yaklaşık 20 dk bekledik daha sonra araç pazarlığı başladı ve konuşmalar, konuşmaları bölen telefon trafikleri vs iş bittiğinde aracı orada bıraktık ve dönüş için başka bir araca binerken şu soruyu sordum kendime araçtan alınması gereken malzemelerimiz varmı bir baksaydık...aslında araç arkadaşımın ve ona söylemek geldi içimden fakat bilmediğim bir nedenden ötürü söyleyemedim ve yola çıktık...Aracımız orada kaldığı için bizi merkeze bırakacaklardı sanırım 2 ışıkta kırmızı da durduk bir ışıkta yeşil olduğu için teğet geçtik ve merkeze gidebilmemiz için tahmini 4 güzergah alternatifi vardı...Şoförün seçtiği güzergahta ilerliyorduk..Günlerden cumartesi yani bu gün, olmaması gereken yerde oradaydı...Bu durumlardan biri erken veya geç olsaydı o an varolmayacaktı.Volkswagene uğramasaydık, uğradığımız zaman ayrılırken bir başka arkadaş bizi farkedip hal hatır muhabbetine girmeseydi, gittiğimiz yerde alıcı bizi 20 dk bekletmeseydi pazarlık bukadar uzamasaydı veya daha fazla uzasaydı, ben o öneride bulunup aracı kontrol edip malzemeleri alsaydık (bayağı malzeme varmış), 2 kırmızı bir yeşil yerine 3 yeşil veya 2 yeşil bir kırmızı ışığa denk gelebilseydik, aracı kullanan kişi seçtiği güzergah yerine diğer 3 güzergahtan birini seçseydi veya izin gününde olamaması gereken yerde bulunmuyor olsaydı...Bu gün bunları yazmıyor olabilirdim ve bugün kadere bunu istedi o zaman bir anlamı olmalı diyerek zihnimi bukadar yormazdım bu bir anlam ifade etmeli diyerek defalarca aramak ile aramamak arasında sorgular yaşamaz her sorguda iyi ve kötü durumlar varederek diğer alternatife yönelmezdim...Zamanın varettiği evreden bu yana bütün paylaşımlar iyi ve kötü olmak üzere neredeyse tamamına tekrar şahit olmamış olacaktım...Ve şunu söylemek çok zor olsa da inanın dizlerim titremiş olmayacaktı...Neden mi zor ? olmamalıydı...Sadece olmamalıydı...
Kaderin kurgusunu yakalayabilmek güzel...
"Güne eşlik eden şarkı benden bağımsız...Halil Sezayi - Paramparça"

20 Şubat 2012 Pazartesi

Maskeli kahraman...

   Sen benim kahramanımsın...Hemen herkes kahraman olmak istemiştir...En çokta film kahramanlarına bürünürüz...Oradaki karakterler gibi olağan üstü yeteneklere sahip olmak veya olayları boyut ötesi bir yetenekle kontrol edebilmek...Will simith'in oynadığı Ben efsaneyim beni çok etkilemişti mesela...Yıllarca hayalini kurduğum yalnızlığı yaşıyor yaşamak zorunda kalıyor...Filmin içeriğine baktığınızda zombi filmi gibi gelebilir fakat oradaki yalnızlık tarif edilemez bir özlem benim için...Belki erişince mutsuz olurum belki lanetlerim bilinmez, fakat zayıf düştüğüm zamanlarda defalarca izlemiş olsam da açıp tekrar izlerim ve bana güç verir...Sadece bu değil tabiki içinde bulunduğunuz duruma göre hayatınıza uyarladığınız kahramanınız değişiyor...Zaman zaman Wanted - James Mcavoy; Constantine - Keanu reeves; Disturbia & Transformers - Shia Labeouf (özel bir karakter benim için); Fight club Edward norton ve bir çok karakter bazende Antonio hopkins - Hannibal (yamyam belkide efsane) olursun...Bu gün ne olacağım ben hangi kahraman...Bugün özel bir gün aslında yalnızlığı arzulayıp hayal ederken zaten yalnız olduğumu bildiğim gün, evet "Ben efsaneyim"...Gerard Butler - Adalet peşinde  unutmamak lazım...Belki de bugün kendim olurum karanlığın kahramanı karanlığın ucubesi karanlığın piçi karanlığın aciz kölesi...Size bir tavsiye eğer kahraman olarak yaşamak istiyorsanız benliğinizi tüm çıplaklığıyla sermeyin ortalığa en zayıf yanlarınız da dahi sığınmak, hatalar yapıp teselli edilmek, çocuklaşıp şımartılmak için benliğinizi emanet etmeyin kimselere...Evet bunun adı sahtekarlık maskenizi kuşanıp tüm evrene oyun oynamak, bu çocuğunu deli gibi sevmek isterken sevememek sevgini gizlemek gibi bir şey veya babanı annneni adını ne koyarsan işte...Bu maskeleri kuşanmazsan kuşatma altında kalırsın ve ele geçirilirsin artık kahraman değilsindir esir etmişsindir kendini...Bir işin olabilecek en olumsuz yanı ölüm değil midir?Ötesi yoktur...Öl hergün kendin için kahraman için ve ufukta diril ve gece öl ve diril!!!Gelin gecenin kahramanını Fight club Edward norton yapalım müzisyeni Pink floyd olsun...Bu gece ölelim ve ufukta yeniden dirilelim...

13 Şubat 2012 Pazartesi

Lanetli Parmaklar...

kırılası parmaklar düşlere eşlik edemeyen parmaklar...ölümü tanımlayamayan ölümü yaşayamayan yaşamı sıkı sıkıya kavrayamayan,bir dua için açılamayan yansımaları yanılsamış anıları lanetlemiş parmaklar...sığındığın karanlıkta kayboldun...erişilemez sandığın karanlık seni hapsetti...ışık, ışığı kapatın lütfen...tenim çok hassas...

11 Şubat 2012 Cumartesi

Geçmiş olsun...

      Burası düşler diyarı, düşlerimin diyarı...Bana erişebileceğiniz kendinize erişebileceğiniz adaletin adaletsizliğin merkezi.Burada kanun, kural, zihninizi ören tüm ritüeller tüm değerler duygularınız duygusuzluklarınız 'hiç' biri yok...Hiç dedik; peki ne kadarını yaşadık uyguladık...Maddeye varlığa olan tutkumuzu hangi konumda reddedip, reddettiklerimize sığınmaya başladık...Yenik düşüp teslim olduğumuz tanımlayamadığımız yada tanımından kaçtığımız "Hiçliğimizi terk ettiğimiz" neydi.Bir başka konumdaki bir başka varlığa olan bağlığımız mı, anne baba arkadaş sevgili maddi varlıklar hangisi? Bu her neyse tapılası düş'ü yok etmiş olmadımı...Tüm bunlara rağmen neden hala düşlere karışıyorsun neden hala düşlerdesin neden her gece düşleri ziyaret ediyorsun?İhanet anne olan baba olan sevgili olan arkadaş olan dost olan kardeş olan bana değil düşlerinedir!!!Düşlerimden uzak dur!!!Olduğunu sandığın hayalini kurduğun yerde değilsin, olduğumu sandığın; hayır hayal edebileceğinden öte bir yerdeyim...Patolojik bir sistem varedip sistemde paradokslarla varolmaya çalışırak karmaşık bir komplex yaratıyorsun...Erişebildiğini sandığın yapının yakınında dahi değilsin...Burası düş kenti; hayalini kuramazsın, erişemezsin...Geçmiş olsun ruhunun hapsolduğu "BEDENİNE" eminim canın çok yanmıştır...Benim hiç yanmadı!!!

9 Şubat 2012 Perşembe

Çıkarcı ikiyüzlü Piçler!!!

     Bir gün anlayacaksınız hatalarınızı...Bir gün iç hesaplaşmanızı yaparken yanıbaşınız da olacağım...Gerçekten ne kadar çaresiz olduğunuzu göremiyor musunuz?Yıllarca sömürüp sonrada kültürel ayrımdan mı bahsediyorsunuz...Filmlerde izlediğimiz kötü adam rolüne bürünüp güler yüzünüzün ardında işler mi çeviriyorsunuz...Yanıldınız çok yanıldınız...Terkedildiniz ve yavaş yavaş yalnız kalmaya başladınız.Sizde bunun farkındasınız ve gerçekten düşündüğünüzde dizleriniz titriyor...Naptınız siz ya! yıllarca özenti içinde yaşadığınız hayatta hor görülmediniz de şimdi elinize ne geçti de hor görmeye başladınız...Her şey bir yana varlık yaratılışına karar veremezken dünyaya geldiği konumda onu nasıl yargılarsınız, yargıladığınız varlık mı tanrı mı? Aslında sizede hak veriyorum yıllarca ezik karakter olarak yaşadınız, kendinizi ezik hissettiniz yada öyle hissettirdiler.Bir farkındalık yaratmaya çalışarak durumu tersine çevirmeye çalıştınız ama yanlış adamla dans ettiniz.Dans etmeniz dahi çok yanlış, size yapılandan rahatsızlık duyduğunuz halde başkasına yapmaya kalktınız fakat maskeniz düştü, tüm pislikleriniz çıktı ortaya.Noldu şimdi kim galip kim yenik hangi egolarınızı tatmin ettiniz, hangi evreni bahşettiler size, her türlü namussuzluğun altına imza atıp bir de soylu sınıfından mı ilanettiniz kendinizi. Evet gerçekten sizinle bizim aramızda bir fark var ciddi bir fark...Bu farkı siz benden çok daha iyi biliyorsunuz...Çıkarcı aşağılık pislikler!!!

2 Şubat 2012 Perşembe

Diriliş!!!

     Bugün ve günler evvelinden başlayan bir heyecan tutku varolmanın dirilişin keskin kokusu!!!Çok güzel herkesi herşeyi görebiliyorum, evren beni barındırmıyor ben evreni barındırıyorum içimde.İnanılmaz bir duygu inanılmaz bir tat...Yıllardır toprak altında yatan bir ruh sonunda tanrısına kavuşuyor, kanatlanıyor, özgür...Tüm boyutları tüm evreni tüm düşleri ve kabusları ve entrikaları ve maskenin arkasındaki kimlikleri ve seni ve suskuyu ve sonsuzluğu ve imkansızı ve herşey orada işte görüyorum...Tam tadında varoluş, tam olması gereken konumda...Herşeyi görebiliyorum...Herkesi...Her oyunu...Her heyecanı...Her mutluluğu...Her sahtekarlığı...Her...Her...Her...Dikkat edin kendinize...

15 Ocak 2012 Pazar

Düş KraLLığı...

     Kişinin içinde yaşayan belki farkında ki genelde farkında olmadığı, zaman zaman düşlerde varettiği ve sınırların ortadan kalktığı gerçek kimliğine eriştiği renk,tat,his,duygu gibi kaygılar barındıran tüm olgulardan yoksun sadece düşüncede varedebileceği ve evrene yansıyan kimliğini kontrol edebilme yetisine erişebileceği düş kenti ve düş kralları...Varlığıyla sizi duygu karmaşasına sürükleyen ve zihninizi tamamen işgal edip bağımlı kılan, bu bağlılık uğruna düşünce yoğunluğunuzun tamamını benliğine hapsettiğiniz, içinizde yaşayan siz ile bağınızı tamamen koparan düşlerinize hakim olan yaratıklar!!!Köleleştirdiğiniz kimliklerinizi özgür bırakmak adına bedeninizde, zihninizde çürümeye terkettiğiniz leş kokusu saçan düşlerinize hayat verin...Düş krallığına erişin ve krallar diyarında herşeyden yoksun kimliklerle, kimliğinizle yüzleşin...Uğruna evrendeki yanılsamalarınızı katledeceğiniz Kralları selamlayın ve tahtınıza kurulun...

7 Ocak 2012 Cumartesi

Piç Döngü!!!

Varlığını önemseyen ete kemiğe bürünmüş ucubeler...Düş deriz, hayal deriz, dokunuş, ağlayışlar kırgınlıklar sevinçler her şeyi barındırırız...Bir birey ve binler ve milyonlar ve milyarlarca birey..Tüm evreni hüzne sevince boğarız...Dengeyi hiçbir zaman bulamayız...Kahramanınız düşmanınız olur düşmanınız dostunuz olur...Kimi zaman karanlığa aşık oluruz kimi zaman aydınlığa, kimi zaman hüzne aşık oluruz kimi zaman sevince...Ortası yoktur yokluğun, orta noktası yoktur yalnızlığın...Oradan oraya savrulursun, değdiğin her limanda patlamalar yaşar ve yaşatırsın...Her an her liman da farklı kimliklere bürünürsün kimi zaman aciz insanı oynarsın kimi zaman birilerinin kahramanı olursun, dünya senden ibarettir ve seni var eden dünya sana kıçıyla gülmektedir...Döngüye teslim ettiğin hisler emanet gibi bir ruhtan ötekine geçer ve sürekli yeniler, sonunda tekrar seni bulur ve sen buna yeni bir başlangıç dersin...Sistematik olarak yenilenirsin ve yenilirsin.Sana kalan sadece anılar, anılardan ibaret bir son...Sorarım size kaç defa aşık oldunuz ve mutlu oldunuz, sorarım size kaç defa aşkınızdan oldunuz ve mutsuz oldunuz...Bu piç döngüde kaç defa hislere taşıyıcı emanetçi oldunuz ve devrettiniz bir başkasına...Bir kafeterya da siz aşık olurken yan masada ayrılıklar yaşandı, siz ayrılırken yan sokakta yeni aşklar başladı...Sarılın sıkı sıkı düşlere, savurun sonzuluğa tüm benliğinizi...Sade saf size kalan tek varlığınızı düşlerinizi...