31 Mayıs 2012 Perşembe

Avuç içi dokunuşları...

Avuç içi dokunuşları...Karma anlamsız düşler...Günü kurtardığını sanan yalın tebessümler..Heyecan veren dokunuşları, kokuları, tatları barındırıp apansız kabusa dönüşen düşler...Uyanmak istemediğimiz düşler!!! Bilinçaltı yansımaları...Terk edemediklerimiz; kurtulamadıklarımız...Gerçek olan hangisi...Uyanık olan zihin...uyuyor sandığımız zihin...ya tekere çomak sokan kaderin oyundaki rolü...ya tanrının...veya şetanın...arada kalan tecavüze uğrayan ruh birikintileri...düşlerde seviştiren tanrı...uyandırıp tiksindiren şeytan...ve tüm olguyu yaşatan kader...Karanlık tüm pisliği perdeler...Karanlığa karışın...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

ömür...

   evren her yok oluşunda bizden de bir parça alır götürür...zamanla okadar çok dağılırız ki yıllarca varolan benlik silinmeye başlar...ben buna insanın gün gördükçe çakallaşması diyorum...düşünüyorum da eskiden nekadar az söylerdik şu kelimeyi "bu ben değilim" şimdi nerdeyse gün aşırı söyler olduk...yaşam dem tutmaz oldu...sevgi, aşk, özlem, buhran hat safhada laşkalaştı...bu denli sahtekar hisleri barındıran ilişkilerden bağımsız; net gelen adama neden kahpelik eder insan...doğasında vardır...netlik yaşam mücadelesinde onu geriye götürecektir...netlik aslında hiç varolmayan, sunduğu sahte kişiliğini açığa çıkaracaktır...gerçek kimliğinden utanan ezik karakterlerin işidir...kalan yaşamımız boyunca mesela on yıl onbeş yıl belkide iki yıl boyunca birbirimizi birdaha göremeyeceğimizi birbirimizden haberdar olamayacağımızı paylaşımda bulunamayacağımızı ve sonsuzluğa bu şekilde teslim olacağınızı düşündüğünüzde yinede kahpelik edermisiniz o net adama...ölüme an kala birdaha görebilseydim konuşabilseydim dermisiniz...şarkının sözleri çok güzel..."kırıldın mı; ölmekten daha beteri varmış..." kalın sağlıcakla...

6 Mayıs 2012 Pazar

bzkmz...

   Duyguların hükmettiği düşünceler...düşüncelerin parçalarcasına çiğnediği hisler...evrene yansıyan biz, bize yansıyan biz, topluma yansıyan biz, insana yansıyan biz...karmakarışık bir biz varız...sürekli tanımladığımız, kalıplar varettiğimiz, içten içe hergece yıktığımız ve sabahında tekrar sıvadığımız kalıplarımız...savunularımızı kabullerimizi an be an değiştiren biz...lanetin hangi konumundayız; huzurun hangi konumundayız...tanrıyla uyuyup şeytanla uyanan, meleklerle şarap içip zebanilerle hayır işleyen, dün fahişe ilan ettiklerimizi bugün özleyen,yirmi yıldır dost dediklerimizi şerefsiz diye ipe çeken, tanrıyı şarapla uyutup şeytanla raks eden biz...
   Etik ahlaki değerlere sahip biz; etik olmayan ahlak dışı olanı keşfeden de biz...dişiyi fahişe yapan,tanrıya kudretini haykıran, şeytanı lanetsi kılan, evrene tapıp; tanrıya şükreden, şeytanı taşlayıp gecesinde yasak aşk yaşayan...ihanete baş kaldırıp; ihanete sürükleyen...biz...bz...b.z...kim...kimm...iz...zi...iz...biz...kim...iz...

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Kılıç YansımaLarı...

    Kılıç yansımaları...sigara dumanından sızlayan, buğulanmış gözler...evrene emanet edilen nikotin yüklü soluklar...kahramansız kalmış masalların ağlayan sözcükleri...zaman kavramının yokluğu ve insansı yok oluş...açığa alınmış, rozetsiz kalmış esrik melekler...saltanatından sıkılmış tanrı; mücadelesinden yorulmuş şeytan...her şeyden vazgeçen ben; sahip olduklarına sarılan siz...kılıçlarınızı kınına koyun dinlenip bir kahve içelim...biraz düşünelim, belki düş görürüz...