24 Aralık 2011 Cumartesi

Zihinsiz Zihinsel!!!

Piç Gibi Savrulursun evrende,
Adam gibi durursun piç ol derler,
Piç gibi dur derler...

Kime ne yaptın benlik!!!
Hatan suçun neydi!!!
Sen mi istedin evrenin bu konumunda durmayı!!!
Sen mi istedin düşlerin bu konumunda varolmayı!!!
Sen mi istedin bu kahpe düzende düşlerine kilit vurmayı!!!

Zamanda yolculuk belki beklentin...
Düşlerde yolculuk,
Bir uyku bir uyanış, diriliş belkide...
Yok gülüm sen mimlendin...
Adam oldun mimlendin...
Piç oldun mimlendin...
İnsan oldun mimlendin....
Hayvan oldun mimlendin...

Düzene sisteme tecavüz ettin hayvan oldun
Düzene eyvallah dedin dışlandın....
Bu evrende bu düzende bu sistemde
Bu ilahi oluşumda bu ilahsız oluşumda
Bu her ne ise işte yerin yok
Zaman 10-20-30 yıl her ne ise
Başkalarının düşlerinde varolma kendi düşlerinde yaşa

Düzen seni hapsetti düzen sana hükmetti
Düzen sana tecavüz etti
Herşey özüne dönecek
Kafana göre takıl
Sana ait olanı varet ve yaşa
Sende olanı yaşa

Kahpelik etme benliğine
Kahpeleşme benliğinle
Zaman kısıtlı öl ve diril ve yaşa ve öl
Ve sus ve çıldır ve isyan ve diriliş ve öl
Ve kan kus ve çığlık ve parçala
Tüm benliğini

Reddediliş
siz kimsiniz Siz Kimsiniz!!!!!!!!!!!!!
Oluru olmazı tayinedensiniz
Sizzzzzzzz
Tanrı sıfatına bürünmüş lanet piçler
Tanrısı şeytanı belli olmayan varlıklar
Piçsiniz!!!

Varlığınızın temeli belli değil
Lanet varlıksı varlıksızlıklar

Sen kimsin Varlıksız Varlığı savunan Piç
Sen kimsin evrende konum belirledin kendine...

Def
Defol
Defolun
Yokluğuma karışmayın
Siktirin gidin dünyamdan evrenimden evreninizden
Varlığınızdan yokluğunuzdan
Düşlerinizden Hayallerinizden...

Siz Sizli düzende beni altedebilirsiniz
Yoklu Hiçli düzende
Sonzsuzlukta Yalnızlıkta
Ulaşamazsınız bana

Ve bir gün anlayacaksınız beni
Bir gün anlayacaksınız Yokluğu
Anlayacaksınız Sonsuzluğu
Savrulan bedeniniz ruhunuzu Taşırken
Anlayacaksınız...

Anlatamadım ki kendime
Siz anlayasınız
Lanetolsun tüm düşüncelerinize
düşsel avuntullarınıza
giydirmelerinize giydirdiklerinize
Malettiklerinize

Tanrınız sizi terketmiş
tanrısızlığınız tanrınız olmuş
Siktirin gidin hepiniz!!!

Lanet yokluğunuzda ve kaygılarınızda boğulun...
Siz yaşayacaksınız bu hayatı siz
Aktaracaksınz tecrübelerinzi...
Tanrı sizi tayinetti referans olarak yaşa ve yaşat diye!!!

Gülerim size ve sizin düzeninize giren ben'e
Lanetolsun Bana ki
Düşlerimi aktaracak bir ben varedemedim
Düşlerimi sezinleyen bensiz beni yaşatamadım
Lanetolsun ki bana seni bende
Bendeki düşlerde varedemedim
Bensiz Sensiz Masalsız kalan
Küçük Hiç...

Piç Düş!!!

DüşLerde yaşatabiliyorum seni...
Sensiz geçen düşlerin sabahında
Öfkem duvarları dövüyor adeta...
Gün arsız bir baş ağrısıyla seyrediyor zamanı
Ten pejmürde ruhu barındırmaktan,
Leş kokuları saçıyor evrene...

Umutları düşlere gömüyorum...
Düşlere karışan sen umutlarla çakışıyorsun...
Tüm evrenime yayılıyorsun...
Yalnızlığımı çekip çıkarabiliyorum sadece...

Geçmiş gelecek şuan,
Düş hayal umut,
Her ne varsa hepsi yalnızlığımda 
Kimsenin erişemediği
Benim dahi erişemediğim yalnızlığımı bahşediyorum sana
Kirlettiğin yalnızlığım...

Tüm varlığım, Tüm Hiç'liğim
Tüm ben, Tüm sen...
Karanlığıma ihanet ediyoruz...
Evrendeki tüm boyutlarda 
Kirli Sen, Benler varediyoruz...

Boyut değiştiriyoruz...
Sonsuzlukta olabildiğince kaçıyoruz...
Kahramanın kayıp evreninde,
Sonsuzluğunu karanlığını ararken,
Düşlerine karışıyorsun...

Karanlık karıştı düşlere...
Düşler tüm renklerini kaybetti,
Seni kaybetti...
Gözyaşları hüznü yitirdi...

Tüm anlamlar anlamsızlığını benimsedi....
Reddetti Tanrıyı...Şeytanı...
Ben'i Sen'i
Lanetledi varlığı, sonsuzluğu, evreni...

Lanet her yerde artık...
Ulaşamadığımız, uğruna her gece öldüğümüz düşler...
Tüm kahpeliklerin, Tüm piçliklerim...
Araf'ta sıkıştı....
Cehennem de cennet,
Cennette cehennem arzusuyla yanıp tutuşan Araf'ta!!!

20 Aralık 2011 Salı

Meydan okuma!!!

Hadi susturun beni…
Kilit vurdunuz düşlerime,
Yüreğime,  zihnime, tenime.
Hadi susturun…
Çocukluğumu, yetişkinliğimi,
Şevkatimi, şımarmalarımı çaldınız…
Ne uğruna!!!
Cevap veremezsiniz…
Tanrının lutfu üzerinize olsun,
Şeytanın gazabıda!!!
Karanlığa gömdüğünüz çocuk,
Bir gün sizi karanlığa çekecektir…
Siz bir bedeni bir varlığı yok ettiniz…
Düşlerde yaşayanı öldüremezsiniz…
Düşlere erişemezsiniz!!!                                      

18 Aralık 2011 Pazar

ÖLümse!!!

Tanrının kırbacı...
Şeytanın merhametine iterken...
Bir düş sabahında...
Çıplak tenle gülümse ışığa...
Ayakların kanayana kadar koş...
Çocuk!!!
Gecenin dehlizinde düşe uzan...
Yoklukta savrul,
Sarıl gizemli karanlığa...
Terket piç bedenini...
Karanlığın şehvetine sarıl...
Tanrıya gülümse...
Şeytana gülümse...
Ve terket tüm ilahları...
Kana bulanmış varlığından,
Çek çıkar tüm sadeliğini...
Öl çocuk!!!
Düşlerde varolmak uğruna öl!!!
Çocuk!!!

13 Aralık 2011 Salı

Siktir et!!!

  Siktir et!!!Ne güzel sözdür...Ne anlamlı sözdür...Ne rahatlatıcı sözdür ve daha çok şeydir siktir et demek diyebilmek...Adeta dünyanın her nimetinden vazgeçmek herşeyi elinin tersiyle itmek gibidir...Rahatlarsın oh be dersin ardından...Dünyanın tüm yükü kalkmıştır üstünden...Sanki savaş kazanmışsındır, aslında savaş kazanmışsın dır nefsine karşı...Sana hükmeden herneyse hüküm geçirmişsindir...Küfür kötüdür; siktir et iyidir...Ağzına sıçsalar da siktir edeceksin!!!Hep beraber Siktir ettttttttttttt!!!

10 Aralık 2011 Cumartesi

Mevsim...


  Yaşıyoruz işte...Her mevsim ayrı bir güzellik...Her mevsim ayrı bir ruh hali, duygu patlamaları...Mevsimlerin vermiş olduğu renklerin tonlarına göre insanların ruh halleri değişime uğrar...Son bahar herkesçe aşk mevsimi olarak bilinir...Fakat kimilerine göre her sonbahar yeni bir aşk demektir ve mevcut ilişkiye elveda deme zamanı gelmiştir...Ayrılık mı aşk mı?Sizce hangisi tarif eder sonbaharı...Bizi reel yaşamda etkileyen okadar çok faktör var ki biz olduğumuz zamanı bulup görebilmek çok zor...Fakat kişiliğimize bok sürdüremediğimiz için  yok canım bu benim işte der devam ederiz...Gözlemleyin bir kurban seçin ve dört mevsim sadece mevsimlerin etkisiyle nelerin değişebileceğini gözlemleyin...Sadece mevsim...Gözlemlediğiniz kişinin çevresindeki kişiliklerden etkilenmeleri bir tarafa dursun...Tüm renklerde aşkı tatmanız dileğiyle eyw...

3 Aralık 2011 Cumartesi

Korkularınla Yüzleş...

       Heyyy...Kendinize gelin!!! efendi olun... Bak şimdi bazı gerçeklerden bahsedicem size tırsmayın korkmayın...Çok zor, ağır gelirse delinin biri konuşmuş işte diyip geçin...anlaştığımıza göre başlayalım....Şimdi size sorsam yaşamdaki amacınız nedir bla bla bla döşersiniz ortalığı...Döşeyelim hep beraber...Bismillah diyip başlayalım...Doğdunuz 12345 yaş aralığında yapabildiğiniz her haltı yapın yaşayabileceğiniz en özgür size ait olan zamanlardır...Okul öncesi dönem ana okulu vs dediğinizde bilinki sizden bağımsız size ait olmayan bir yaşam başladı...Dikkat edin...Kaygılarınız ta o dönemde başlar... Sınıf bir= yavrum evladım büyüyünce ne olmak istiyorsun ? ben polis olacam, ben doktor, ben mühendis... :) Lan bismillah aşıladınız bebelere kaygıları....Bebe derki polis doktor avukat vs bunlarda ilede temellendirilmiştir zihne bilinç altına yerleştirilmiştir....Sorarlarsa doktor olucam de vs...Ta o dönemden başlar aşılama...Eleman 2-3-4-5 derken evladım doktor olmak istiosan anadolu fen liselerine gitmen lazım yarıdırmalısın evladım yardır babacım!!!Evlat yardırır beygir gibi....Kazanır anadoluyu, fen veya süper liseyi...Zaten o ortama giren eleman yardırmaya devametmek zorundadır oss ve konumlardan başka hiçbirşey konuşulmamaktadır...Eleman lisede de yardırmaya devam eder...Öss için yardırır...Kazanır mezuniyet için yardırır...Mezun olur kpss için yardırır vs...Döner bir bakarki lan adamın biri göt kadar veletken soktu kafama soktor avukat vs olacaksın diye hayatımı sikti a.q der...Dermi der abicim belki duymazsınız ama o her gece uyumadan iç hesaplaşmasını yaparken der...Bunu diyenler elde ettirdikten sonrada evlilik çocuk düzenli yaşam diye diretirler ve yaptırırlarda...Bir düşünün size ait kısım bu yaşamın içinde nerede...Belki gece uyumadan bir an gözden geçirirsiniz ve haykırıp buna müsade eden beyninize zihninize isyan etmemek için bastırıp yok canım mis gibi işin paran var evlisin daha ne istiyorsun nankör diyip uyursunuz...Size kalanı anlatın bana yaşadınız çok para kazandınız çok güzel işler yaptınız evlatlarınıza servet bıraktınız vs öldünüz gittiniz...Anılırsınız bir süre belki bir icat bıraktınız dünyaya fakar en fazla en baba mirası bırakan ismi bırakan insanın bıraktıkları sosyal sitelerde sevgilisinden ayrılan bunalıma giren emocu vs tiplerin pisikoloğisini yansıtmak için vay be adam zamanında söylemiş işte bak dercesine yayınlamasından ibarettir...Peki sizden gidenler...Aklınızı başınıza devşirin hayat çok kısa o olacam bu olacam şu olacam diye hayatı zindanetmeyin kendinize...Kimsenin etmesinede müsade etmeyin...Kaygıları bir kenara bırakın dünya serveti olanda tavuk yiyor sende yiyorsun oda su içiyor sende içiyorsun...Sen mutlu olmaya bak kıç yırtıp o variyete erişene kadar mutluluklarını satanlara özenme...Bitti işte kesildi açtım yemek kokusu vurdu burnuma yazar zihin durdu...Daha çok şey var söylenecek fakat açım kusura bakmayın...Eywallah...

1 Aralık 2011 Perşembe

YokoLuş-Susku

     Sonsuzluğun girdabına karışamayan benlik...Her şeyin savrulduğu evrende mahkum olan benlik...Huzura açç varlığını piç olarak adlandıran benlik...Yarım kaldığı düzende yolunu kaybetmiş yokluğu ararken zincire vurulmuş benlik...Bir fahişe gibi sonsuzluk uğruna defalarca  satılan, tecavüze uğrayan, saklı kimliklerin tüm pisliklerini barındıran benlik...Bir damla sonsuzluğa erişip, anlamsal karmaşaların sonlu güzelliğini tırnaklarıyla parçalayan benlik...Yorgun bedenini ruhunu suskuya emanet etme zamanı geldi...Siktir git cehennemine!!!Sessiz...Yoksun...
Gitme zamanıdır...''
                                                                           

30 Kasım 2011 Çarşamba

Yaşam'dan AnLamLar...

Gel gelelim sana şahsıma ait sayfam....Yok be birader bize ait hiçbir şey yok boş bir yaprak sayfası dahi yok!!!Herşey çok kötü gidebilir, zaman size en kötü anları yaşatabilir, tanrı ellerini sizden çekmiş olabilir, belkide şeytan sizden ellerini çekmiş olabilir...Maddi manevi herşeyden uzak tek bir şeye yaklaşırsın bir surete veya bir cisme inanırsın, tüm benliğini sonsuzluğa, ateşe atarcasına inanırsın...Kim diyebilirki ben böyle bir anı yaşamadım...tüm hayatımı gözler önüne sersem anımsayacaklarım bir sabah alakasız bir yerde iki simitle yaptığım kahvaltıdır, yalnız yapılan bir seyahetten ziyade başı omsumda uykusuz meşakkatli bir okadarda tatlı bir seyahattir, peki daha neler var bilirmisiniz...Ah anlatmakla bitmez içimdeki çoşkuyla dinleseniz belkide bir film yapasınız gelir...aslında sıradanır herşey, herkes için olağan şeylerdir...Fakat kaç kişi bunun farkındadır...Kaç kişi hayatına bunlar anlam olara yüklemiştir...Bir insan size şunu söyleyebilirmi ''benim için hayatın anlamı onunla çay içip simit yediğim bir kaç kısıtlı zamandan ibarettir''...Kusura bakmayın göt ister bunu söylemek...Yaşarsınız ama yediremezsiniz neden ? gururlusunuz neden ? siz bu duruma düşecek adammısınız neden ?sizinde karakteriniz var...Nedenini ben söyleyeyim mi ? size ait olan hiç birşey yok...siz eşinizi sevdiğinizi kendinizi size ait sanırsınız...Asla böyle birşey yoktur sizler sembolsünüz size bağladıklarınız sahiplendiklerinizde birer sembolden ibaret...Kişi derki aman aman ben gittim adam mahvoldu veya size dersinizki lanetolsun gitti bok oldum...Yok öyle birşey yaşamı yüklediğiniz anlmlarla varedersiniz...Kişilerinizide bu şekilde varedersiniz her birey bir anlam teşkileder ve sizdeki eksik bir duyguyu yüklü bir şekilde hayatınızda varolur...Anlamları ve kişileri sizler ihtiyaçklara ve eksiklere göre varedersiniz...Çocuk dahi bu nedenle yapılır...sonuçta herşey bireyin çıkarları doğrultusunda oluşur...aşık olduğunuz insanada siz aşık olmuşsunuzdur o sizi aşık etmemiştir...eksikleri yüklemiş ve varetmişsinizdir.Durum bundan ibaret...Şunu herkes kabuletmeli çıkarcı beş para etmez varlıklarız...İnsanların kanını emen yaratıklardan farkımız yok...Tüm dünyamız eksik kalan anlamlarımızı duygularımızı egolarımızı yüklediğimiz insanlardan ibaret...Biri eksildiği zaman yaşadığımız yıkım ise o insanı kaybetmemizden değil ona yüklediğimiz anlamı kaybetmemizen kaynaklı...Sevgiliniz gider dünya biter sizin için yaşam biter...Giden sevgilimidir sevgiliye yüklediğiniz anlammıdır...İyi düşünün aynı duyguları bir başka kişiye yüklediğinizde kişi bunları kaldırabilecek kapasitedeyse dönüp geriye bakmazsınız bile...Kimi kandırıyoruz...Sadece Kendimizi!!!Sıkıldım yeter bu gecelik...eyw...

24 Kasım 2011 Perşembe

Kayıp KimLikLer...


   Tüm elde edilenlere rağmen insan mutsuzdur...Tüm ulaşmak istenilene ulaşılsa dahi her güzelliğin perdesi aralanınca ardında hüzün, mutsuzluk, acı veren entrikaların yıllardır yaşanmamış bir evin duvarlarına sinmiş yalnızlık gibi mutlulukları sarmaladığını biliriz...Küçük küçük mutluluklar, tebessümler, sevinçler, neşelenmeler çalarız insanlardan.Fakat hiçbiri içimizdeki o uçsuz bucaksız boşluğu dolduramaz...Mutluluğun yalın saf temiz olduğu tek an şevkatin bedenimizi yüreğimizi tüm benliğimizi ruhumuzu okşadığı andır...Bir sevgilide annede arkadaşta dostta belkide hiç tanımadığımız görünce içimizi kıpırdatan bir yabancıda yaşadığımız çocukluk, şevkat ulaşmayı planladığınız düşlerinizin ötesinde bir mutluluktur...Adeta büyülü bir kalkan gibidir tüm benliğiniz ruhunuz sonsuzlukta dans edercesine özgür ve bir okadar da güvendedir...Ne kadar çaba sarf ederseniz edin yoksun olduğunuz bu duygu tüm mutsuzluğunuzu gözler önüne serer ve asla saklayamazsınız kendinizden...Bu yokluk içinde ve bu reddedemediğimiz varlık içinde tamamen tuhaf sizinle alakasız hareketler sergilersiniz gün bittiğinde kendinizi izler ve garipsersiniz, düzeleceğini düşünür ve hep o günü o anı hayal edersiniz...Kendinizce düşler yaratıp bu düşlere anlamlar yükler ve bunun  hayaliyle geçen tüm saçma sapan zamanı geçiçi bir süreç olarak düşünür durumdan bu şekilde kurtulursunuz...Sorun hiçbir şekilde çözülmeyecektir düşler gerçekleşse dahi bu saçma sapan size ait olmayan davranış ve tutumlardan kurtulamazsınız...İnsanların mutluluklarını alıp gün içinde harmanlayıp kendinize malederek zamanı geçirmeye devamedeceksiniz...Çünkü bunların hiç biri size ait değil, bu siz değilsiniz gün sizin gününüz değil...Bir düşünün günde kaç defa gülümsemek zorunda kalıyorsunuz, kaç defa mutlu görünmek zorunda kalıyorsunuz...Günün tamamı...Size ait olanla yaşamadıkça kurduğunuz ev, araba, iş, seyahat vs her neyse hiç biri mutluluk getirmeyecektir...Şevkati bulmadıkça yaşamadıkça bunların hiç biri mutluluk vermeyecektir...Samuel Johonson'un söylediği gibi ''İnsanların çoğu kez yanlış ve tuhaf hareketlerde bulunmaları, benzemedikleri insanları taklit etmeye kalkışmalarından olur'' bu hareketleri yapan insanlar benlik duygusundan mahrum kendilerine ait olmayan bir karakter ortaya koyarlar ve taklit ettikleri insanların hayatını yaşamaya çalışarak bocalama sürecinden bir türlü kurtulamazlar...Dengesiz, tutarsız, kimliksiz bir yaşam sürerler ve mutlu oldukları anda mutsuzluklarını görürler takip ettikleri mutsuzdur, mutsuz oldukları anda mutluluğun zirvesinde sanırlar fakat dipsiz kuyuda yol almaktadırlar...Henüz geç değil kayıp kimliğinizi bulun!!!


16 Kasım 2011 Çarşamba

Öylesine...

   Aralanmış kapılar tüm çabalara rağmen ancak aralanabilmiş kapılar...Kapanmaya mahkum kapılar.Ağlamaklı haller ne güzeldir ağlayan insan içindeki sızıyı hafifletir, ağlayamayan savurur öfkeye çevirir...Tam ortasında bir his vardır gözler dolar hüzün ve öfke karışımı birşey yaşanır, en güçlü en zayıf an birbirine karışır...Zayıf görünmemen gerekir içindeki acıya da daha fazla direnemezsin...Tam analmıyla bırakmazsın kendini yarım kalırsın aslında en tatlı çelişkidir bu.


12 Kasım 2011 Cumartesi

Toplum

    Toplum; İnsan namına her şeyi yok eden kişiye özgü kimlikleri reddeden benlik bilinciyle hareket eden özgür düşüncenin varolmadığı kişinin kimliğini bulmasına izin verilmeyen insan grubu....Tüm stratejik zihinsel akılsal mantıksal düşsel ve düşünsel varlıkların doğruları arasında en boktan konumda olan durumdan ibaretsin...Toplum olmayan beni yansıtansın ve bazen bendeki beni kaybedensin...Sen ve senin kuralların senin kimliklerinle dolaşmak veya senin kimliklerinden dolayı benim bir kimliğe bürünmüş olmam benden habersiz...Komik bir trajedi bu ve sende kendine gülüyorsun...Akıl mantık zeka kabiliyet yetenek düşünme yetisi bunların hepsi ortak fikir ortak olumluluk iken sen bunları reddeden tek varlıksın ve kendi dışkısı içinde kaybolmaya mahkum tek varlıksın...tüm bunları savunurken tüm bunları reddedensin...kafam güzel ve ne hikmetse senden girdim mevzuya...aslında temelde senden girmememin nedenleri var ama sen sonuçsun daha doğrusu asıl sebep neden sensin....bir insan gelenekçi ise neden sensin, bir insan yenilikçi ise neden yine sensin her durumda kontrol altına alan ve kısıtlayan SEN sin...Bende mağdurlardan biriyim aynı zamanda senin bu alçakça tavrınıda görenlerdenim...Ben sana söylenmezdim ses  edecek kadarda muhatab almazdım, bukadar söylenip ettiysem elbetteki nedeni var...Tüm bunları bilen gören ve seni kınayan beni anlaması gereken ayrılıkçı reddeden zihniyetlerle örtüşememektir nedeni...düşün artık nasıl bir ağ ördüğünü seni lanetolası PİÇ!!!Ama direniş herzaman varolacaktır...Bunuda o lanetolası kafana sok!!!Nedenmi sen kalıplar yaratırsın biz balyozlarla yıkarız sen duvarlar örersin biz duvarlarına işeriz....bu iş böyle yürür gider...Galip mi elbetteki olamaması gereken...Herşey bir galiple son bulursa hiçbirşeyin anlamı kalmaz etki tepki meselesi...Tanrı tek taraflılıktan sıkıldığı ve doğruluğunun ıspatlanması için şeytanı varetti şeytansız bir tanrı HİÇTİR!!! Sen toplum gelenkçi yaklaşım kurallar ve kısıtlamalardan ibaret mahlukukat bensizbir HİÇ sin kıymetimi BİL!!!

6 Kasım 2011 Pazar

Karanlık

    Kan kırmızısı gök yüzü…Tanrı şeytan çatışmasının son demleri, susku’nun kaos’unda buğulu bir atmosfer, belkide atmosfersiz bir düyna…İşte ilişkimizi böyle tanımlıyorduk…Nefes almanın verdiği ölüm korkusunu, suyun dibinde boğulmak üzere olan bir adamın yüzeye çıkması gibi her an tadıyorduk…Süphe dolu bakışların saniyede binlerce defa sorgulamasına maruz kalan beyin ve etkisi altındaki ölmek üzere olan -40 derecedeki bir ceylanın son nefeslerini tedirgince tüketmesi gibi soluklanıyorduk…
    Bir an olsun bu duygudan kurtulabilmek için ortamdan kopuk kendine bir tarz edinmiş sıkılmışlığı örtpas edecek tavla, çin daması, hafıza oyunu hatta iki kişilik pokeri icat edersiniz…Korkunuz, korkularınız dan kaçmak için basit çözümlerle soluğunuzu kontrol altına almaya çalışırsınız…Zihninizde dalgalananlar sadece size ait olursa durum kontrol altına alınabilir, fakat iki kişinin zihninde aynı dalgalanmalar söz konusu ise kontrol altına aldığınız soluklarınız aslında hayattan alabileceğiniz son nefeslerdir…Tanımlar, tanımlamalar, çözümler, sonuca giden tüm yollar, kazanılan zaferler, kaybedilen savaşlar tamamı yanılsamalardan ibarettir…Sorunu bulup çözdüğünüzü sanırsınız fakat sorun varolan bir zihin ise onu imha etmekten başka bir çözüm söz konusu değildir...Zihin antivürüs programlarını satmak için virüs üreten antivirüs şirketleri gibi sorunu çözer ve yeniden sorun yaratır sonuç olarakta çözmekle bitmeyeceğine inandığı sorunlar zincirinin içinden sıyrılamaz ve seçenekleri daraltmak zorunda kalır…İşte o an beyin bünye herşey iflasetmiş kişi kendinden sıyrılmış benliğini şeytan ile tanrının arasına atmış kimin kapacağına bakakalmıştır sadece…Basit bir sistemi kabullenmeyip sıyrılmaya çalışan fakat zihninin yarattığı karmaşık görünümlü basit sisteme yenik düşmüştür…Dejavu görmeye başlar…Sürekli tekrarlar bünyeyi yorar nefes alamaz bir hale gelir beden hislerde...Aksine zihin çalışmakta ve sürekli çatışmaktadır...Buda Zihni aktif tutmakta ve üretken kılmaktadır...Çatışma, sorun, problem, ikilem, tüm kapıların kapanması ve var olan sizden bağımsız gelen ve sizden giden tüm sorgulamalar düşünceler düşsel öğeler zihninizi aktif kılar...Bunlardan korkmayın ve kaçmayın...Eğer çatışma yok ise tam bir uyum vardır...Tam bir uyum var ise artık düşünmenize, sorgulamanıza, reddetmenize, karşı gelmenize, size ait olanı ortaya çıkarmanıza gerek yoktur...Zaten sizde YOK'sunuzdur...